top of page
  • Yazarın fotoğrafımeltemtzn

İNTERAKTİF HEYKELLERE GÖNLÜNÜ KAPTIRMIŞ BİR SANATÇI

Güncelleme tarihi: 24 Mar 2019

Geçtiğimiz Mamut Art Project’te “Pneumatic Nomadic” çalışması ile akıllarda yer eden Özgün Kılıç ile heykel ile olan yolculuğu, fuarda yer alan interaktif heykelleri ve üzerine çalıştığı projeleri ile ilgili konuştuk.


Meltem Tüzün: Öncelikli olarak Özgün Kılıç kimdir, heykel merakı nasıl gelişti?


Özgün Kılıç: Sabancı Üniversitesi’nde Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nde okurken son sene 3d animasyona yöneldim fakat bitirme projem beni biraz bu alandan soğuttu. Aslında klasik sebepler; proje dosyasını kaydettim sanarsın fakat senin elinde olmayan bir takım aksilikler sebebiyle dosyanın büyük bir kısmı silinmiştir ya da kaydetmeyi unutursun. Bu ve bunun gibi benim başıma gelmiş olmasa da şahit olduğum ufak detayların neden olduğu aksilikler beni biraz bu alandan soğuttu. Ve elimle kendim halledebileceğim, benim kontrolüm altında olan işlere yönelme gibi bir geçiş dönemim oldu. Sabancı son senemde interaktif bir animasyon hazırladım. Oyun formatında 3 boyutlu bir animasyondu. Ben animasyonla bağlantılı kumanda gibi bir şey tasarlamıştım. Heykelsi görünüyor ama içinde lazer vardı. Doğru ipucunu bulduğunda oyunun kişiye bir tepki vermesini sağlıyordu.

Sabancı mezuniyeti sonrası ise bir arkadaşımla festival işleri yapmaya karar verdik ve Hollanda’da bir festivale iş hazırladık. Orada bu kez daha büyük bir heykel yaptım. Köpük ve metal bir konstrüksiyonla. O projede arkadaşımla çalışmaları bölüştüğümüzde aslında heykele olan ilgim daha netleşmişti ve ben yine heykel kısmını üstlendim işin. O işle aslında sanatın dijital yanından çok elimle ürettiğim, malzeme ile uğraştığım kısmından daha çok keyif aldığımı farkettim. O heykeli hazırlarken Karaköy’de sabahları ustalarla birlikte vakit geçirmek, kahvaltımı onlarla yapmak işin içerisinde var olan sosyal ve duyusal iletişimler bana terapi gibi geliyordu. Hollanda’daki projeden birkaç ay sonra da Londra’ya gittim. Orada ki okulda ( Royal Colllege of Art) buradan animasyon alt yapım olduğu için yine animasyona başvurdum.


Özgün Kılıç, Pneumatic Nomadic, Mamut Art Project 2016


M.T: Dijitalden kaçarken yine dijitale doğru bir yolculuk olmuş aslında bu sanki?


Ö.K: Aslında buradan giderken çok net bir hedefim olmasa bile orada zincirlerimi kıracağımı hissediyordum dolayısıyla hep bir gitme arzum vardı. Ve bu hayatımda verdiğim en önemli kararlardan biri oldu. Özellikle dönmeden önce anladım ki ben orada büyüdüm ve benimle birlikte yaptığım işler de büyüdü. Bu Londra ile ilgili değil de aslında daha çok gitmekle ve kabuğunu kırmakla ilgiliydi benim için. Nitekim Londra’da animasyon okurken bile üç tane heykel yaptım.


M.T: Heykel ve interaktif sanat aslında hep tutkulu bir şekilde dönüp dolaşıp vardığın nokta olmuş sanırım?


Ö.K: Ben hep başından beri animasyonla uğraşırken de interaktif sanat ile ilgiliydim. Ne kadar çok duyuya hitap edebilirsem o kadar çok hoşuma gidiyor.


M.T: Londra’ya dönersek, animasyon okuyup yaptığın heykellerle kırdığın zincirlerin daha da kırıldı mı?


Ö.K: İkinci yılımda interaktif dizayna geçtim. Metin ağırlıklı bir bölümdü bu. Yani öncelikle hazırlayacağın proje için çok geniş araştırmalar yapıp, iyi bir metin yazıp daha sonra o metin bağlamında işlerin üretilebildiği bir bölümdü. Mamut Art’a katıldığım proje aslında okulda hazırladığım bir projeydi.


M.T: Peki projeden bahsedersen biraz nasıl anlatırsın?


Ö.K: Bu proje akustik çevre ile ilgili bir projeydi. Bu projenin çıkış noktası aslında Londra’da okula gidip gelirken bolca yaptığım yürüyüşler oldu. Bu yürüyüşler sırasında hem çevremi öğrendim hem algım açıldı. Müziğe olan ilgimle de birlikte en basit olarak seslerden ve frekanslardan ilerleyeceğimi gördüm. Seste bir sürü frekans var, benim projemde hepsini tek bir frekansta toplamışım gibi gözükse de yalnızca bu değil tabii ki. Orda siz heykeli elinize alıp, hissedip kulağınıza koyduğunuzda orada yalnızca frekanslar konuşmuyor aynı zamanda duygusal bir terapiye dönüştüğünü gösteriyor. Ve amacım da buydu zaten. Tek bir parametreden yola çıktım. Ancak aldığım sonuç tatmin ediciydi.



M.T: İnteraktif sanat olduğu için insanların geri dönüşlerini almak da daha kolay olmuştur diye düşünüyorum. Ne gibi tepkiler geldi insanlardan?


Ö.K: En yaygın duyduğum kalp sesiydi, ikinci yaygın yorum özellikle en büyüğünü kullandıktan sonra hafif bir baş dönmesi yaratıyor olduğuydu. Çünkü o 20 frekansın altındaki sesleri yansıtıyordu. Ve beyni yoran bir sesti. Çok kısa süre bile deneyimleseler hafif bir rahatsızlık hissi veriyordu. Duyusal veriler de aslında hayat kurtarıcı ya da insanı hayatta tutan önemli duyularımızdan biridir. Ve ben sesin hayatımızda ne kadar önemli bir rolü olduğunu düşünerek ilerledim.Aynı zamanda çok duygusal geri dönüşler de aldım. İzleyicilerden biri mesela kap sesini duyup gözleri dolarak ayrıldı. Ve tüm bu geri dönüşler benim için çok güzeldi.


M.T: Peki Özgün Kılıç şimdi neler yapacak, var mı yeni projeler?


Ö.K: Bir moda tasarımcı ve bir endüstriyel tasarımcı arkadaşım ile ortak girişimde bulunacağımız bir Design Factory. İstanbul'da yapmayı planladığımız bu mekanın içerisinde başlıca 3 markanın ürünleri yer alacak.İnsanları içeride daha uzun vakit geçirmeye teşvik eden bir atmosfer yaratmayı planlıyoruz. Bunun da yolunun kısmen mideden kısmen de eğlence odaklı etkinliklerden geçeceğine inanıyoruz. Projenin isim annesi olarak gururla Teas Tees Tease ismini ilk defa burada zikretmek istiyorum. Ve proje kapsamında kendi el yapımı seramik ev dekor ürünlerimi satabileceğim aynı zamanda kendi yaptığım artisan ekmek, peynir ve sağlıklı atıştırmalıkları ilk defa bir kitleye sunacağım ufak bir butik cafe-design store açmayı planlıyorum en kısa zamanda. Oluşum mantığı ve amacı ise; içinde kendimizin otantik ve güvende hissedeceğimiz bir komünite yaratmak, akabinde müdavimlik hissiyatı geliştirmek. Her iki projede de öncelikli olarak el yapımı seramik tableware'in üretimine odaklanmam gerektiği için sürecimi aksatmadan projenin gelişimine devam etmekteyim. Seramik ürünlerimi satışa çıkaracağım markanın adı ise cocoonmade.


** Bu yazı ilk olarak Bloomberg Businessweek Türkiye Dergisi'nde ( 7 - 20 Ağustos 2016 tarihli sayı ) yayınlandı.

3 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page