İstanbulArtNews'de yer alan bir röportajıyla tanıştım sanatçı Canan ile. Evet yalnızca Canan çünkü hakkında okuduğum kadarıyla bir babadan ya da eşten gelen ataerkil sistemin getirdiği soy ismi kıstasını reddedip, soy adı kullanmaktan vazgeçmiş. Bu davranışından da anlaşılacağı gibi eserlerinin temasını da toplumsal cinsiyet ve politik konular oluşturuyor. Ayrıca kendisini sanatın tek bir alanı ile tanıtmak mümkün değil çünkü Canan içindeki duyguları aktarabilmek için sanatın dokunabildiği her alanına girmiş.
Sanatçının sergide resim, fotoğraf, enstalasyon, video, kolaj ve heykel çalışmaları yer alıyor. Sergi alanına girdiğinizde, mekanın loş aydınlatmalarla hazırlanmış olması ve küratöryal düzenlemenin sergi ismiyle paralel olması, izleyiciyi sanatçının dünyasına ve iç kavgalarına çekiyor. Ben gördüğüm her eserle birlikte omuzlarımdaki ağırlığı biraz daha hissettim. Ülkemizde kadın olmanın zorluğunun verdiği ağırlık, dünyanın kadına bakış açısının verdiği ağırlık, terörle birlikte doğan acıların getirdiği ağırlık... Söylemeliyim ki uzun zamandır beni bu kadar etkileyen eserler ile karşılaşmamıştım. Sanıyorum Aristoteles, Poetika adlı yapıtında tragedya üzerinden katharsis'i anlatırken böyle bir arınmadan bahsediyordu. Çünkü Canan'ın eserlerine yansımış o tüm çığlık, acı, korku ile önce endişeye eşlik ediyorsunuz fakat sergiden çıktığınızda müthiş bir arınmışlık hissi yaşatıyor.
Dallarında Ballı Meyveler 2015, Aherli kağıt üzerine fotoğraf, altın ve mürekkep, 70x90.5cm.
Canan'ın bazı resimlerinde, köklü bir tarihe sahip minyatür etkisi göze çarpıyor. Ama aynı zamanda ben eserleri izlerken hem Osmanlı'dan gelen köklü geleneğimiz minyatürün hem de Hollandalı Rönesans sanatçısı Bosch' un etkilerini gözlemledim. Özellikle "Dallarında Ballı Meyveler" isimli çalışmasında melek ve zebani tasvirleri, çalışmanın detayında kadınların cehennemde cezalandırılışı bana Bosch' un Dünyevi Zevkler Bahçesi' ni çağrıştırdı. Tabii ki konu ve anlatım olarak bambaşka yerlerde Canan. Özellikle kadının toplumdaki yerini sıkça sorgulayan sanatçı bu çalışmada da bana kalırsa cehennemde yalnızca kadınların cezalandırılıyor olması ile, toplumumuzun dini yargıları sebebiyle kadını konumlandırdığı yeri anlatıyor. Kadınların kılık kıyafeti, davranışı, hatta belki bir gülümsemesinin bile erkeği suça teşvik edebileceği görüşü ve bu durumdan genellikle kadınların kendilerine çeki düzen vermedikleri için sorumlu olduğu yargısı, bizlerin daha ölmeden bu dünyada, yaşadığımız toplumca, yalnızca kadın olduğumuz için cezalı olduğumuzu hissettirdi bana.
'Aynalı Kadın' Deli Kadınlar Serisinden, Polyester döküm heykel, gümüş ayna, akrilik, 88x85x80cm.
Sergiyi gezerken bir de Canan'ın çıplak bedeninin doğal boyutlarıyla polyester kalıba aktarılmış heykelini görüyoruz. Canan her eserinde kendi bedenini cesurca kullanmaktan çekinmiyor. Yani aynı zamanda başarılı bir performans sanatçısı. Bu heykelde de Canan'ın yere oturmuş çıplak bedenini ve bir elinde gümüş bir aynaya bakıyor halde diğer elindeki rujla bedenini boyadığını görüyoruz. Röportajlarından okuduğum kadarıyla bu eserin çıkış noktası bambaşka bir hikaye olsa da bu eser de bana günümüz modern hayatının çok çarpıcı bir eleştirisi olarak tanıttı kendisini. Günümüzde kadınların güzelleşmek adı altında adeta fabrika eli değmişcesine, her birinin aynı normlarda birbirine benzer şekilde geliştiği kadın güzellik algısı... Sıfır beden, makyajdan ten rengini seçemediğiniz kadınlar. Meta olan kadının, kapitalizmin karar verdiği güzellik algısına göre kendisini biçimlendirmesini okudum bu heykele baktığımda ve kadınlar olarak ağa çoktan takılmış olduğumuzu düşündüm.
'Büyük Biraderin Gözü: Ankara' Işıl Işıl Karanlık Serisinden 2015, Tül üzerine kumaş, ip, ve payet, 200x250cm.
Işıl Işıl Karanlık sergisindeki eserleri tek tek mercek altına alıp, incelediğinizde her birinden kendinizce ya da sanatçının anlattığı şekliyle bir mesaj alıyorsunuz. Her biri farklı bir şeyler söylüyor size. Dünya olarak zor günlerden geçiyoruz ve Canan bu zor günleri bir sanatçı olarak en iyi şekilde hissedip, eserlerine yansıttığını gösteriyor. Ve yine sergide bir mesaj daha var. Her şeye rağmen umut hala var. Belki de Canan'ın zifiri karanlık bir alana yerleştirdiği " Zifiri Karanlık" yazısını ancak çok dikkatle bakarsanız seçebileceğiniz kadar zor şu günlerde görmek. Ama hala umut var. Sergiyi görmenizi ısrarla tavsiye ediyorum. Son zamanlarda yapılan ve sanat adı altında sunulan onlarca işten çok daha etkileyici çok daha düşündürücü. Işıl Işıl Karanlık 27 Şubat'a kadar Rampa İstanbul'da görülebilir. Sergi çıkışı Rampa İstanbul'un diğer binasında Canan'ın "Hezeyan" adlı video çalışmasını görmeden sergiyi bitirmemenizi öneririm.
*Bu yazı Canan'ın 15 Ocak - 27 Şubat 2016 tarihinde Rampa Galeri'deki "Işıl Işıl Karanlık" sergisi üzerine yazılmış, Dağmedya'da yayınlanmıştır.
Comments