top of page
  • Yazarın fotoğrafımeltemtzn

ARTER’İN GÖRME BİÇİMLERİ ÜZERİNE

2 Haziran’da Arter’de açılan Görme Biçimleri sergisi, John Berger’in ölümünün ardından yazarın kült kitabının ismini taşıyan ve ona ithafen yapılan bir sergi olduğu için açıldığı ilk günden beri oldukça ses getirdi. Özellikle bazı eserlerin kimi küçük oyunlarla izleyiciyi de içine alması ve interaktif bir sergi haline gelmesi insanlar için daha ilgi çekici bir hale geldi. Açık olmak gerekirse sergiye daha gitmeden önce hem ortaya güzel bir iş çıktığını düşünüyor hem de kimi önyargılarımı sorguluyordum.


Önyargılarımdan en ağır basanı ise 2 Ocak’ta kaybettiğimiz John Berger’in ölümünün ardından çok uzun bir süre geçmeden ona ithafen bir serginin yapılmasının ne kadar samimi durduğu ile ilgiliydi. Elbette John Berger gibi önemli ve görsel sanatlar söz konusu olduğunda ismi atlanmayacak birisinin böyle bir etkinlikle anılması oldukça güzeldi. Ancak burada merak ettiğim şey özellikle bu serginin Arter tarafından zaten planlanmış ve yıl içerisindeki programlarında var olan bir sergi olduğu mu yoksa John Berger’in ölümünün ardından bu yıla sıkıştırılmış bir sergi olduğu muydu? Ben sosyal medyada ve internette yapılan onca haberden sonra önyargılarımda biraz haklı olduğumu düşünerek serginin biraz aceleye getirildiğini düşündüm ve bana zaten planlanmış bir sergi samimiyeti vermedi. Ancak Arter’in şimdiye dek açtığı sergilerdeki başarısı çalışmayı tercih ettiği küratörlerin de başarısı ile birleşince elbette serginin de başarılı olduğunu düşünüyordum.


James Webb Enstalasyon


Sergiyi gezmeye başlarken önyargılarımı da bir kenara atmaya çalışarak Arter’e girdim. Söylemeliyim ki sergide gerçekten çok başarılı bir kürasyon vardı. Hakkında sonradan araştırma yaparak öğrendiğim kadarıyla küratörlerden Sam Bardaouil’in tiyatrodan gelen bir geçmişi vardı. Bana kalırsa Tiyatro ve Sanat Tarihi eğitimi sonucu sergiye yansıyan ruh ve eserlerin sergileniş biçimi ile izleyicinin de zaman zaman eserler ile doğrudan iletişime geçmesi Görme Biçimleri adına yakışır bir düzenleme olmuş. Özellikle Jamess Webb’in yerleştirmesi oldukça etkileyiciydi. Picasso’nun Madrid’de ki Reina Sofia Müzesi çalışanlarından Guernica resmi önünde çığlık atmalarını isteyerek acıyı somutlaştırmak istemiş. Burada da yerleştirmenin olduğu odaya girdiğinizde duvarda yalnızca çerçevelenmiş halde müzenin sanatçıya verdiği izin belgesi asılı duruyor. Ve belirli aralıklarla, ki bu belirli aralığın ne zaman olduğunu kestiremiyorsunuz, müzede gerçekleştirilen müdahalenin tekrarını yani çığlığı duyuyorsunuz. Acının her türlüsüne duyarsızlaştığımız şu günlerde oldukça etkili bir yerleştirme olduğu söylenebilir.


Miss Pipi


Sergide farklı katlarda yer alan Vik Muniz’in Tersine Serisi’ne ait bir yapıt, Kara Walker’ın Miss Pipi isimli Amerikan faşizmine dikkat çeken filmi, Marcus Schinwald’ın resimleri ve sosyal medyada oldukça ünlenen çikolatayı alabiliyor muyuz? Sorusunu sorduran Hans- Peter Feldmann’ın yerleştirmesi benim için en ilgi çekici çalışmalardı.


Ancak serginin tümünü gezmeye çalışırken farkettim ki sergi ayrı ayrı çok iyi seçilmiş işlerden oluşsa da izleyiciyi oldukça hızlı bir şekilde bambaşka ruh hallerine sokması ile biraz yorucu oluyor. Her eserin önünde vakit geçirmek ve serginin teması olan Görme Biçimleri’nin sınırlarını zorlaması ile izleyicinin beynini bulanıklaştırıyor. Serginin tamamını gezmeden izleyicinin beynini yoruyor. Buna Arter’in izleyici için hazırlamış olduğu sergi rehberinin kötü ve özensiz hazırlanışını da ayrıca eklemek gerekiyor. Belki de izleyiciyi bu kadar yoran eserler değil de eserler ile birlikte takip etmesi oldukça zor olan sergi rehberiydi.


John Berger’in Görme Biçimleri kitabının başında Okurun Dikkatine başlıklı kısımda bahsettiği çok önemli bir nokta var; “Resimli denemelerde yayımlanan imgeler üzerine bazen, hiçbir bilgi verilmemiştir. Bizce bu tür bilgiler dikkati, anlatılmak istenen şeyden başka yere kaydırabilir” John Berger’e ithafen hazırlanmış bu sergide bence atlanmış en önemli cümle budur. Başarısız hazırlanmış bir sergi rehberi izleyicinin eline geçtiğinde izleyici sergiye mi elindeki rehberde yer alan açıklamalara mı yoksa açıklamalar ile eserleri eşleştirmeye mi çabalayacağını bilemezken sergiden inanılmaz yorgun bir ruh hali ile çıkıyor. Çok kötü bir sergi rehberi yerine hiçbir açıklama olmadan sergiyi gezmek bile izleyiciyi o sergi salonundan daha memnun gönderebilirdi. Hal böyle olunca da insan düşünmeden edemiyor; John Berger Görme Biçimleri adlı kitabı ile görsel sanatlara hakim olmayan insanlara da görebilmeyi öğretirken kitabın adını taşıyan bu sergi onun insanlara göstermeye çalıştığını biraz arka planda bırakmamış mı? Peki ya acaba bu sergi John Berger yaşarken yapılsaydı da onun da haberi olsaydı acaba gururlanır mıydı yoksa sergi kitapçığını hazırlayanlara kitabını bir kez daha anlayarak okumalarını mı önerirdi?

*Görseller Arter’in resmi web sitesinde yer alan basın görsellerinden oluşmaktadır.

** Bu yazı 24 Haziran 2017 tarihinde Dağmedya'da yayınlanmıştır.

7 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page