top of page
Yazarın fotoğrafımeltemtzn

PLATO SANAT'A AÇIK MEKTUP

Güncelleme tarihi: 1 May 2019

Sosyal Bilimlerin alt dallarından biri olan Sanat Tarihi diğer türdaşları gibi okudukça, öğrendikçe ama en önemlisi tartışıp farklı fikirlere ulaştıkça gelişen ve büyüyen bir alandır. Özellikle sanat gibi öznel değerleri içerisinde barındıran bir kavramı ve bunun tarihini kapsadığı için ise okuduklarını ve öğrendiklerini tartışmadıkça ya da tartışamadıkça var olan tarihi tekrar etmekten öteye geçemeyecek bir zemindir. Bu tartışmalar zaman zaman okurlar tarafından öyle ilgi çekici ve verimli bir hale gelir ki tartışmanın gidişatını yazarların heyecanı ve yazıyı kaleme aldıkları anı hissedercesine takip etmek kişiye kitap okumakla neredeyse eşdeğer düzeyde bir fayda sağlar. Makaleler ile bir konu üzerine tartışmak yazarı da okuyucuyu da besleyen bir süreçtir.


Örneğin Ekrem Kahraman’ın 2000 yılında Genç Sanat Dergisi Kasım ve Aralık sayılarında yayınlamış olduğu “ Kendini Bir Sanat Türü Olarak Sunmaya Çalışan Sosyoloji ya da Türkiye Sanat Ortamında 1990’lı Yıllardan İtibaren Gelişen Yeni Söylemin Kavramsal Handikapları Üzerine 1- 2 “ yazıları Ali Akay ve Emze Zeytinoğlu tarafından yazılan “Kavramın Sınırlarında” adlı kitaba bir eleştiri olarak doğmuş ve beraberinde yazarlara da cevap hakkı doğurarak okuyucu için oldukça verimli bir tartışmaya dönüşmüştür. Ekrem Kahraman’ın bu yazısına yanıt olarak Genç Sanat Dergisi 2000 Ocak sayısında Emre Zeytinoğlu “Kavramın Sınırları Kitabı Ve Ekrem Kahraman’ın Eleştirileri Üzerine” isimli cevaben makalesini yayınlamıştır. Tartışma ilerledikçe ve taraflar birbirine cevap hakkı doğurdukça Ekrem Kahraman, Ali Akay ve Emre Zeytinoğlu tarafından yayınlanan makaleler, okuyucuya da tartışılan konulara, farklı dipnotlar ile farklı bakış açıları sunmuştur. Açıktır ki yazmak eylemi yoruma ve eleştiriye açık olduğu sürece gelişimi sağlayacaktır. Ve bir kere bu işe gönül veren yazarın eleştirilere açık olması, yapılan eleştirilerden beslenmesi ve bu eleştirileri bir saldırı olarak algılamaması gerekir. Özellikle konu sanat ise farklı yorumlar bir araya gelmedikçe yazılan yazılar yazarın egosunu tatmin etmekten başka bir işe yaramayacaktır.


Tüm bu örneklere rağmen görülüyor ki Türkiye Çağdaş Sanat Piyasası belirli kişilerce seçilen bazı insanların himaye altına alınması ile bu yoruma açık, eleştiriye açık yanını giderek kaybetmektedir. Plato Sanat Blog’da Melike Bayık’ın 2 Aralık 2016 tarihli “Toplu Monologlar, İç Sesler” adlı yazısını okuduğumda yazarın Hadra Tanrıverdi’nin sergisi ile ilgili olan bu yazısında doğru olmayan bir terimin kullanıldığını görüp bu duruma dair eleştiri hakkımı kullanmak istediğimde Çağdaş Sanat camiasının etrafına ördüğü duvara toslamış bulundum. Yazıda geçen bir cümlede Bayık “Birecik, Dadaist bir yaklaşımla, bugünün metropolü içinde yaşayan bir sanatçı olarak, çoğulcu bir malzeme estetiğini dil olarak gösterirken aynı zamanda bu dil ile birlikte bugünün yaşam stiline, metropolün katmanlı yapısına da somut bir ışık tutuyor.” diyor ve yine aynı paragrafta “Estetik kaygılarla birlikte seçtiği bütün malzemeler Birecik’in resimlerinde hem derin bir anlam etkisi yaratıyor hem de estetik dilin önemini vurguluyor.”[1] açıklamasında bulunuyor.


Öncelikle belirtmek gerekir ki aynı paragraf içerisinde bir sanatçıyı hem Dada ile özdeşleştirmek hem de bu paragrafta sanatçının estetik kaygılar içerisinde eserlerini ürettiğini iddia etmek kendi içinde çelişmektedir. Bilindiği gibi Dadaist kabul edilen sanatsal yaklaşım, sanat olarak sunulanda estetik haz konusuna asla inanmamış, salt insanların yaşam deneyimlemelerini daha iyi kılmak adına, söz konusu sunulanlardan yararlanılması gerektiğine inanmıştır. . Sanat ve biçim ilişkisi, Dadaist sanatçıyı en çok rahatsız eden şeydi. Onlar için öncelik varsa yoksa yaşamsallık yönündeki deneyimlemeyi arttırıp, bu deneyimlemeyi geliştirme arzusuydu.[2] Aslında Dada, dünyada özellikle faşizmin ve savaşın dışında, bambaşka idealler için yaşayan insanların olduğunu hatırlatması yönünde önemli bir işleve sahiptir. Tam anlamıyla bir anti sanat mantığıyla hareket ettiğini de vurgulamak gerek.[3]Endüstri çağının ve I. Dünya Savaşı’nın insanlar üzerinde yarattığı çöküntü, ekonomik güçlerin çağdaş burjuva yaşamını ayakta tutma çabaları, sermaye ve emek arasındaki çatışma, Dada Hareketini yaratan ve güçlendiren en önemli etmenlerdir. Savaşta İsviçre’nin tarafsızlığını ortaya koymasıyla birlikte Zürih, çeşitli milletlerden sanatçıların buluşma noktası olmuştur. 1916’da Zürih’te “Kabare Voltaire”de bu sanatçıların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan Dada kavramı, tüm toplumsal ve estetik değerlere, hatta zamanla kendisine de karşı çıkmıştır.[4]


Bu açıklamalar doğrultusunda biraz okuma yapan herhangi birisi Dadaizm ile estetik kaygı iddialarının aynı cümle ya da paragraf içerisinde geçirilmesinin yanlış olduğunu görecektir. Herhangi bir yazar bunu yazısında gözden kaçırabilir ya da bilmeyebilir ancak bir okuyucu tarafından bu duruma bir eleştiri getirildiği zaman bunun bir saldırı olarak algılanması ve okuyucu ile yazarın kendisi yerine, himayesi altına girmiş olduğu kişi ve/ ve ya kurum tarafından saldırı olarak algılanan bir yorumun cevabının üstlenmesi ancak ve ancak bizim sanat piyasamızda görülebilir bir durumdur. Gönül isterdi ki sanat camiamız egolarından sıyrılmış, popülerliğin peşinde koşmayan ya da eleştiri kaldırabilen insanların tekelinde olsun. Yazarların birbirleri ile sadece makalelerde ve entellektüel bir seviyede atıştığı tartışmalar ile hem yazarlar hem okurlar bilgilensin. Ancak tam bunu dilerken aklıma tekrar Baudrillard geliyor. Açıktı ki dünya çapındaki Yeni Sanat Düzeni, aslında star sitemiyle ve şöhretle besleniyordu, düşünceyle değil. Bu yeni düzen öylesine güçlü ve göz kamaştırıcıydı ki kendisine yönelik her türlü olası tehdidi kışkırtmaya da, bu tehditleri sindirip massetmeye de muktedirdi.[5]

[1] https://platosanatblog.wordpress.com/2016/12/02/toplu-monologlar-ic-sesler/#more-1333


[2] Sanatın Tarihi, Özkan Eroğlu, syf. 523, Tekhne Yayınları


[3]Sanatın Tarihi, Özkan Eroğlu, syf. 522, Tekhne Yayınları


[4]Dada Hareketinden Kavramsal Sanata, Kader Sürmeli, syf.338, İnönü Ünivesitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, Cilt.2, Sayı,6


[5]Sanat Komplosu, Jean Baudrillard, syf. 11, İletişim Yayınları


**Bu yazı 17 Ocak 2017 tarihinde Dağmedya'da yayınlanmıştır.

1 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page