“Ne vakit sanatımızı, kendi toprağımızdan, abidelerimizden, hayatımızdan, acılarımızdan alırsak, o vakit sanat yapmış oluruz, Türk sanatı budur.”[1]
Hüseyin Avni Lifij
Kısa yaşamı Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine ve Cumhuriyetimizin kuruluş evresine denk gelen Avni Lifij mercek altına alındığında bir ressamdan çok daha fazlası olduğu görülmektedir.
Hüseyin Avni Lifij Resim sanatına ilgi duymaya başladığında anatomi öğrenmek için Mülkiye Tıbbiyesi’nde, renklerin ve boyanın inceliklerini öğrenmek için ise Eczacı Mektebi’nde bazı derslere dinleyici olarak katılmıştır.[2] Kendi gayretleri ile Fransızca öğrenmiştir. Paris’e sanat eğitimi almaya gittiğinde oradan aynı zamanda güçlü bir sanat tarihi donanımı ile dönmüştür. Dönemin çeşitli yayınlarında sanat ve eleştiri yazıları kaleme almıştır. Üstelik ülkede yeni yeni oluşturulmaya çalışılan sanat ortamı ile ilgili olumlu yönlendirmeleri yapacak ve yanlış atılan adımlar konusunda ne düşündüğünü söylemekten çekinmeyecek kadar kuvvetli eleştirileri olan bir entelektüeldir. Bu öğrenmeye meraklı, çok yönlü kişiliği Avni Lifij’i gerek resimleri gerekse yazdığı eleştiri yazıları ile sanat tarihimizin en önemli ismi yapmıştır.
Avni Lifij- Pipolu Otoportre
Lifij’in bugün belki de en bilinen ve izleyici üzerinde hipnoz etkisi yarattığını düşündüğüm Pipolu Adam Otoportresi ise aynı zamanda onun sanat sahnesine çıkmasına vesile olan ünik bir eseridir. “Sanatkarın Kendi Portresi” ismini verdiği bu tabloda ağzında bir pipo ve elinde bir şarap kadehi ile Lifij, omzunda yırtık, eskimiş bir çorap, başında fötr şapkası ile kendisini kırklı yaşlarda bohem bir ressam olarak resmetmiştir. Kendi gayretleri ile sanatını geliştirmek adına öğrendikleri dışında henüz hiçbir akademik eğitimi olmayan sanatçının bu ilk otoportresinde güçlü desen ve paletindeki renkler ile yarattığı gölge ve ışık Osman Hamdi’nin ilgisini çekecek ve Osman Hamdi Bey bu etki ile onun Paris’e gitmesini sağlayacaktır.
Paris’te Cormon atölyesinde çalışan ve orada resim sanatının inceliklerini öğrenen Lifij kısa yaşamına rağmen Türk Modern Sanatı’nın en eşsiz eserlerini üretmiştir. “Bir tabloda en evvel aranılan, en evvel sevilen şey ne desen, ne de rengidir. Yalnız o tabloyu vücuda getirirken sanatçının uğradığı heyecandır, halet-i ruhiyedir “dediğinde resimlerini de bu fikri ile hayata geçirmeye gayret etmiştir. Bu nedenledir ki Avni Lifij tüm eserlerinde izleyiciyi derinden etkileyen üretimlere imza atmıştır.
Sakıp Sabancı Müzesi’de 15 Ekim’de başlayan ve 12 Ocak 2020’ye kadar sürecek olan “Avni Lifij Çağının Yenisi” isimli sergi sanatçının ilk geniş kapsamlı sergisi olarak tüm bu üretimlerini sanatseverler ile buluşturuyor. Sergide sanatçının otoportreleri, portreleri, poşadları, resim malzemeleri, kendi objektifinden fotoğrafları ve sanatçının yaşamına ışık tutan dönemin çeşitli gazete kupürleri de yer alıyor. Tüm bu seçki ile belki de ilk defa sanatçıyı bu kadar yakından gözlemleme fırsatına sahip olmak, böyle bir sergiye şahitlik edebilmek şanslı hissettiriyor.
Sergide belge niteliğinde yer alan Avni Lifij hakkındaki haberleri konu edinen gazete kupürlerine ek olarak yakın zamanda kendi koleksiyonuma eklemiş olduğum sanatçının ölüm ilanının bir parçasını çevirisi ile birlikte paylaşmaktan onur duyarım.
Çeviri:
KIYMETLİ BİR SANATKARI DAHA KAYBETTİK
Ressam Avni Lifij Bey dün gözlerini ebediyyen kapadı, bugün cenaze merasimi yapılacak.
- Avni Lifij Bey ve Akgün adlı tablosu -
Ölüm, bir kıymetli sanatkarımızı daha bizden ayırdı. Ressam Avni Lifij dün gözlerini dünyaya yumdu; renk ve bahar dolu gözlerini…
Uzak olmayan bir günün öğlesinde, birkaç yakın dostuyla çınar altında oturuyor, Beyazıt Meydanı’nın güzelliğini anlatıyordu. Sonra ölümün hazin (?) ------ sinmiş gibi, birden yeni bir eserini ve kitabını bitirmeden ölmekten korktuğunu söylemişti. Yeni bir tabloya başlayacaktı, bu en güzel eseri olacaktı. Bir kitap yazıyordu. Bu kitap bizde tezyini sanatlara dair yazılmış eserlerin ilki olacaktı.
Cezbesine tutulduğu eserine başlamadan, kitabını bitirmeden öldü. Fakat Avni Lifij’in kendisi kemale ermiş bir eserdi. Onun eserlerindeki renk ve çizgi olgunluğu, pek az sanatkarımızda vardır.
Bir çağlayan kadar temiz insan olan Avni Lifij, 18. asır romantiklerinin ruhu ile yaşardı. Eserlerinde bu ateşin akisleri vardı. Ve en çok muvaffak olduğu, ruhu yakan* ateşin akislerine bütün sanat kitlelerinden azade cereyanlar verdiği eserleriydi.
Avni Lifij, yurdumuzda tezyini sanatların ------ üstadı, İstanbul Sanayi-I Nefise Mektebi’nde bu dersin muallimi idi.
Onun Kadıköy Daire-yi Belediyesi’ndeki “Belediye Hareketi”ni musavvir dekor ----- nev’anın en güzel numunesidir.
Birçok Sanayi-i Nefise sergilerinde birçok güzide eserleri teşhir edilmiş, takdir kazanmıştı. Avni Lifij pek kıymetli bir fırça ile beraber pek kıymetli bir kalemin de sahibiydi. Pek güzide tablolarının yanında derin bir vukuf ve ince bir zevkin mahsulü makaleleri de vardır.
( alt tarafı ikinci sahifemizdedir )
(?) : okunamadı
------ : okunamadı
*: Metinde yatan gibi görünüyor ama bağlama ve yanında ilişki kurduğu sözcüğe göre ‘yakan’ olması gerekiyor. **Çeviri için Büşra Tosun’a teşekkürler
[1] Avni Lifij Sanat Yazıları, syf. 9, Ömer Faruk Şerifoğlu, Kırmızı Kedi Yayınları
[2] Avni Lifij Sanat Yazıları, syf. 14, Ömer Faruk Şerifoğlu, Kırmızı Kedi Yayınları
**Bu yazı 31 Ekim 2019 tarihinde Ek Dergi'de yayınlanmıştır.
Kommentare